Sayfalar

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Avrupa Birliği ve Diğer Toplulukları ile Ülkeler



Avrupa Birliği ve diğer isimlerde birçok birlik  bulunuyor. Bir bakayım ne nedir diye. Sanırım yukarıdaki küme grafiği çok şeyi anlatıyor. Tabiki hangi bayrağın hangi ülke olduğunu bilmek ayrı konu :)

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Kırmızı Işık İhlali ve İnsani Gelişme Göstergesi (Human Development Index)


Bu sabah nedense insani gelişmişlik endeksine bakmak geldi aklıma, belki de dün yaşamış olduğum kırmızı ışıkta geçip üzerimize doğru gelen gerizekalının etkisindendir kimbilir.

Uzayan Sokakta durup yeşilin yanması ve soldaki aracın durduğunu gördükten sonra yola çıkıp fakat orada kırmızı ışıkta duran araca arkasından çarpmamak için en son şeride geçip ve manevra yapıp hızlanmamış olsaydım tam arabamın ortasından bana çarpacak beyinsizden son andaki hızlanma ve manevra ile kurtulmanın etkisiyle baktım bilmiyorum.

İlginç olan bir başka olay da şu bir anlık refleks ile gerçekleşen bu olay sonucu bir anda içimdeki en temel his bir an önce oradan uzaklaşma şeklinde kendisini gösteriyor. Çok ilginç bir şey. Heyecan, korku vb. değil de oradan uzaklaşma isteği çok garip bir şey. İyi ki durmadım belki de bu olay sonucu. Çünkü içimde sadece böyle bir şey yapan yani kırmızı ışıkta geçerek benim ve ailemin hayatına kasteden bu gerizekalının olmayan beyninden yoksun bırakmayı bir anda çok fazla istemiş olabilirdim ve aslında daha sonra geri dönüp bunu gerçekleştirme hissi de fazlasıyla ortaya çıkmıştı.

Akşam hatırlamamaya ve unutmaya çalıştım. Ve kısmen de unutturdum kendime. Çünkü arada bir youtube'dan kaza kayıtlarına baktığımda bile normal hayatını sekteye uğratabilecek olduğunu biliyorum. Tabiki burada sekteye uğratıp uğratmamanın dışında ani refleksleri de geliştirdiğini düşünüyorum. Gaza nasıl basıp nerede ne manevra yapacağını biliyor olmak arabanın, belki donup kalmamak, belki hepsi belki de hiç birisi... bilemiyorum bir anda olup biten şeyler. Belki hayatta birçok şey için oturup şükretmek ve sahip olduklarının değerini bilmen gerektiğini kemiklerine kadar hissettiren bir olay.

Sabahleyin geldim, önce altındağ haberlerinde bir kaza haberi var mı diye, çünkü benim yanımdan çıkan bir başka araba daha vardı. büyük ihtimal ya ona çarptı veya bir şekilde çarpmadı. birşeyler oldu ama benim o olay şartlarında içimde sadece oradan uzaklaşma isteğim vardı. baktım kaza haberi yok. tabiki bana doğrudan vuracakken bir araba boyunca kaymış olması ve yanımda benimle birlikte çıkan arabanın belki de sağa dönüyor olmasından belki kırmızı ışıkta bile dururken yanında birileri olup da hala konuşmaya devam etmelerinden bilemiyorum arkasından ne olduğunu. benim gördüğüm ve yaptığım sadece manevra ve hızlanma ile bana ve sonra da arabanın arkasından çarpmasına engel olmaktı.

Sabah internetten ankara mobesesi olup olmadığına baktım, büyükşehirde mobese canlı diyor, ama teknik nedenlerle çalışmıyormuş. benim merak ettiğim Uzayan Sokak ile İrfan Başbuğ Caddesindeki ışıklarda kamera olup olmamasıydı. sonra Ankara Emniyetin sitesinden Altındağ Emniyetinin telefonunu buldum aradım. dediler ki, oraya bakan karakolu arayın, orayı da aradım ve işte dedim şu vakitte şöyle şöyle oldu, bir kaza kaydınız var mı? memur hayır dedi böyle bir şey yok, tabi ki birşeye bakıp da mı dedi bilmiyorum. bazen böyle karakollarda sözlü olarak bir şeyler bilinir, illaki bir şeye bakmasına da gerek yok. çünkü içimden şu da geçti peki ya benden sonraki araca çarptıysa, benim yapabileceğim, şahitlik vesaire gibi bir şey olabilir mi diye. çünkü o gerizekalının cezalandırılması çok istedim. dedim bakın şöyle şöyle sizde bir kaza kaydı olmayabilir, belki sadece maddi hasarlı da olmuş olabilir diye. dedim burada mobese var mı, nasıl ulaşırım. polis memuru bir önceki ışıklarda mobese var ama oradaki ışıklarda yok. aslında bu tavrı geçiştirmediğini ve ilgilendiği imajını uyandırdı ve kendisi bir tepki vermek yerine benim konuşmamı bekleyerek öğrenmek istediğim yardımcı bir şey olup olmadığını sordu. Ben de teşekkür ederek kapattım.
Kısmen benim o duruma ilişkin bilgi alabileceğim başkaca bir kaynak kalmadı.

Bu durumda insanın aklından geçen birkaç nokta:

Mobesenin önemli birşey olması ve keşke her yere koyulsa da böyle gerizekalıların daha kolay tespit edilip cezalandırılabilse,
Kırmızı ışığı 10-20 km hızla ihlal etmekle 50-60 km hızla ihlal etmenin arasında büyük bir fark var olduğu (bunu yazma sebebim:ufak tefek sağa sola dönüşlerdeki her zaman karşılaşılan ihlaller ile bu şekildeki büyük ve önemli ihlallerin çok farklı olması)
Bu memlekette insanın her zaman her şeye dikkat etmesi gerektiği,
Sabahleyin gelip durumu anlattığım bir arkadaşın bana seninle konuşup arada youtube'dan video izliyoruz ya o zamandan beri kırmızı ışıkta yandakileri görmeden çıkmıyorum demesiyle böyle şeyleri konuşuyor olmanın kısmi memnuniyeti. "ama buna rağmen birisi dursa da arkasındakinin duramaması nedeniyle şerit değiştirip üzerine gelebileceği ihtimali ile" bu algı düzeyini biraz daha ilerletmiş olmamız.
Senin kurallara uymanın sadece bir yere kadar seni koruduğunu ama başkalarının ihmalinin senin ve ailenin veya hiç önemli değil bir başka kişinin hayatına kastediyor olması,
Devletin dışarıdaki her negatiflikte insana bilgi, destek ve yardım sağlaması gerektiği,
ve böyle devam eden birçok şeyler...

Yukarıdaki durumun ardından aklıma geldi acaba insani gelişmişlikteki memleketin durumu nedir diye...

Tabiki bunun kırmızı ışıkla ne ilgisi var, tam olarak bilmiyorum. Ama ilgisinin olmadığını söylememek de gerekir.

Viki'de şöyle yazıyor.
 İnsani Gelişme Göstergesi (Human Development Index), Dünya'daki ülkeler için yaşam uzunluğu, okur yazar oranı, eğitimve yaşam düzeyi doğrultusunda hazırlanan bir ölçümdür. İnsanların düzgün yaşaması, özellikle çocuk hakları için bir ölçün teşkil eder. Bu araştırma sonucunda bir ülkenin gelişmiş, gelişmekte olan ya da gelişmemiş bir ülke olduğu; bunun yanı sıra ekonomisindeki etkinin yaşam niteliği ne düzeyde etkilediğini gösterir. 1993 yılından bu yana Birleşmiş Milletler Gelişme Programı tarafından yıllık Gelişme Raporu'nda sunulur.

İnsani Gelişme Göstergesi ülkelerde üç başlıca gelişimleri göz önünde tutar:
Uzun ve sağlıklı bir yaşam; ölçümü ortalama yaşam süresi ile yapılır. (Kazalar sanırım burayı ilgilendiriyor)
Bilgi, ölçümü okur yazar oranı (2/3'ü) ve ilkokul, lise ve üniversite kayıtları yüzdesi (1/3'ü) ile yapılır. (Kırmızı ışıktaki durup geçme olayını algılayaman gerizekalıları ilgilendiren husus)
Ölçünlü yaşam düzeyi, ölçümü kişi başına düşen gelir ve alım gücünün Amerikan Doları'ndan hesaplanmasıyla yapılır. (pahalı arabalar sadece hız için değil güvenlik için de gereklidir)

Türkiye, 2011 İnsani Gelişim Raporu'na göre Orta İnsani Gelişim sınırının hemen üzerinde Yüksek İnsani Gelişim kategorisindedir. 187 ülke arasında 92. sırada bulunmaktadır. 1980'de Türkiye 65. sırada idi, ancak 2011'de listede bulunan 86 ülke 1980'deki sıralamada yer alamamakta idi. Bu ülkeler de dahil edilerek bakıldığında Türkiye 1980 yılında 105. sırada iken, 2011'de 92. sırada yer almıştır. (Tabi ki burada 92 inci olma bilgisi değil de 92'nin önündekilere bakınca daha da anlamlı oluyor. Tabi ki şunu duyar gibiyim, doğu ile batı arasında bir farklılaşma var bunu da dikkate alırsak daha iyi çıkabiliriz. Veya kendi bulunduğumuz ortamın içerisinde daha ileri sıralardayız. Ama şunu unutmamak gerek ki, sokağa çıktığımıza herkes heryerde her kişiyle karşılaşabiliyor. Yani zaten bunlar zaten ortalamalar)

Böyle işte...


17 Mayıs 2012 Perşembe

Metrobüs :))






Bir Araç Muayene Hikayesi (Ankara-İvedik)

Önce internetten Ankara İvedik'de araç muayenesi için randevu alınır. Tabiki ruhsatın içinde yer alan iki sayfadan hangisi tescil belgesi hangisi bilmem neyin belgesi belli olmadığından ruhsatın içerisinden çıkarılarak tescil bilmem nosu yazılarak randevu alınır.  Taa bilmem kaç kilometre gittikten sonra, önce dışarıda bir yere park edilir. Ardından içeriye girilir. Bakılır sıra numarasının önü kalabalık. Bir yazı fark edilir. Randevulu araç sahipleri sıra numarasını kafeteryadan alabilirler. Kafeterya denilen yer 3-4 otomat makinenin koyulduğu bir yer. Oradan Araç plakası girilerek numara alınır. Sıkış tepiş olan içeriye girilir. Hangi bankonun olduğunu tek tek bakarak bulunmaya çalışılır. çünkü hangi numaranın hangisinde yanacağı özellikle oturduğunuz bölgeye göre önem arz ediyor.

Her neyse. Sizden bir öncekinin numarası yanar, evet heyecan başladı. Şimdi sıra bende. Öndeki arkadaş gelmeyince benim numarayı tuşlar. Evet ben tam adamın önüne geldiğimde, ön sıradan bir vatandaş kalkar ve der ki "bir önceki benim sıramdı" haydi,  sonra bir başka banko tarafından benden bir sonraki sıra yanar. yani ben önümdeki arkadaşı beklemek zorundayım.  Sonra işlemi yapan onun dosyasına önündeki cihazda benim numara yazdığı için benim numarayı yazıyordu. Dedim bak bu önceki gelmeyen adamdı, şimdiki yanan numara benimkisi... Haa tamam dedi ve düzeltti.

Neyse, sonra evrakları verdim. ve tabiki 148 TL de verildi. Sonra önceden dışarı parkedip içeriye sadece muayene olacak araçlar gireceği yerde insanlar doğal olarak önce içeri girmeye çalışıp daha sonra kısa alanda arabalarını döndürerek dışarıda bir yere parkedecek yer arıyorlar ve tabiki curcuna çıkıyor. Tabiki bu kadar geniş bir yerde bu kadar saçma sapan bir şekilde dizayn ise tek kelime ile takdire şayan bir durum.

Her neyse tam muayene öncesi yere park etmek için girerken kapıdaki görevli şuraya yanaşın dedi. Dedim ki bak benimkisi karşıdaki tabelada yazmasına 2 sıra kaldı. oraya neden geçeyim. tamam yan tarafta bekle o zaman dedi.

Ve sıraya girdik. şimdi gelelim bir sonraki aşamaya eleman geldi bakıyor sağına soluna. yaklaşık yarım saat süren (ki normalde bu kadar sürmez ama öndeki arabanın garip bir şekilde işi bir türlü bitmedi) bir aşamadan sonra arkaya dolanılır. araç çıkış yerinde beklenir. Araç gelir. Ve aracı kontrol eden hemen dışarı alır ve der ki arabayı uygun bir yere çekin.
Araba çekilinir ve beklenir. Nihayet halloldu derken. Beyefendi aracınız coupe olduğundan 4 kişilik ama ruhsatta 5 kişi yazıyor. Bunu değiştirin. Nasıl yani? bunun değişmesi gerek. yahu gözünü seveyim bu saçma sapan şey için ne uğraştıracaksın. kural böyle efendim. hoba sanki dolmuşcuyuz da iki fazla koltuk atmışız. yahu benim araba zaten coupe yani 2 kişilik. sen kalkmışsın ruhsatta böyle yazıyor diyorsun. burada yaz, burada değiştir. birşeyler yap. yok kurallar böyle efendim. yahu düş bir not bir sonraki muayeneye değiştireyim. yok da yok.
eee iyi, bir sonraki gün öğleden sonra ankamall'lin yanındaki emniyetin C blok girişine gidilir. konya yolundan ivediğe giden yol bağlantısının olduğu yer. bu arada ruhsatın değişmesi için neler yapılacağı internetten bakılır. Ek-1 formu gerekliymiş. peki ek-1 formu nerede c bloktaki şoförler odasının yeri varmış oradan 11 TL ye temin edilip yazdırılabiliyormuş. ek-1'in çıktısı alıp doldursak kim bilir ek-1 nerede internet sitesinde. ara da bul. ne bir link, sanki sitenin her bir yerini biliyoruz, hayatımızda başka birşey yok, ek-1 formunu ara bul. yani kısaca odaya git 11 TL ver diyor. her neyse. arkasından gir c bloğa git, ne olur ne olmaz diye danışmaya sor. desin ki ileride solda belge yenileme sıra nosu al. form varmış, ek-1 formu filan. siz gidip numara alın yardımcı olurlar. hoba... neyse git sıra al. oradaki bir memura daha sor, böyle böyle durum. gidip ek-1 formunu ilerde şoförler odasından alıp doldurtun. sonra belge yenileme alanına. tamam. git 11 TL ver doldurt. inşallah doğru doldurmuşlardır. bu arada :) ardından git belge yenilemeye ne sıra numarası çalışıyor ne başka birşey yaklaşıp benim derdim şu koltuk sayısının yanlış yazılması alın size ek-1 belgesi. görevli soruyor: araç muayeneden bir kağıt vereceklerdi. onu getirin. yahu nasıl gidip oraya getireceğim. işte muayene kağıdı. yandan bir başka vatandaş elindeki A4 kağıdına yazılmış olan bir kağıdı gösteriyor ve "işte böyle bir kağıt verecekler" diyor. ben tekrar görevliye dönüp "bakın işte muayene kağıdı, burada koltuk sayısı nedeniyle ağır kusur diyor. görevli bakıyor, o zaman gidip kantinden fotokopi çektirin. "kantin nerede?" şu kapıdan geçin... neyse gidip 15 Kr'a fotokopi çektirilir. tabiki elde bir kağıt, yok ruhsatın bir sayfası çıkarılmış filan filan. neyse... sonra getirilir görevliye verilir. görevli der ki: " 58 TL", Ne? bu önceden okuduğum bloglarda da herhangi bir yerde ve emniyetin internet sitesindeki belge yenileme bölümlerin hiç birisinde yazmıyor. hadi...

Cüzdana bakılır tam 55 TL çıkar :) eee bankamatik nerede? yan tarafta ben bu yazıyı burada tutuyorum der, görevli sağolsun. neyse gidip bakılır vakıfbank atm'si... orada bekleyenlere sorulur işbankası veya garanti filan nerede? Ankamall'de. bir an düşünülür, taa oraya kadar git, gel... boşver banka kartları tüm atm'lerde çalışıyordu nasılsa denilip buradan para çekilir. sonra gidip. 58 TL verilir. birkaç defa söylenir. koltuk sayısı hatalı "4" diye yazılacak... tamam der. sanırım tüm bu olanlar biraz sinirimi hoplatmış olacak ki... orada işim bitince etrafa bakılır ve omzunda yıldız olan birisi farkedilir. tamam buna sorayım. gidip kısaca durum anlatılır. o da der ki, beyefendi hani arabayı üzerinize alırken, verdiğiniz ek-1 formu var orada acaba nasıl beyan ettiniz, ona bakmak gerek, buradaki arkadaşın mı hatası yoksa sizin mi hatanız..." yani kısaca aba altından sopa meselesi, yani bak sen bizim hatamız olduğunu söylüyorsun ya seni bir anda suçlayabiliriz demenin biraz nazik biçimi. ben de "peki kimin hatası olduğunu nereden öğrenebilirim?" yan taraftan aşağı inin arşiv var, oraya sorun." inat ettim ya, gidilir herhangi bir aşağı inilen yerden aşağı inilir, sürücü belgesi arşiv :) dedim ruhsata ilişkin... dedi burası sürüce belgesi arşiv, ruhsat arşiv çıkın sağa dön sola dön aşağı in orada...
neyse devam edilir, bir başka aşağı inen bir yer görülünceye kadar. aşağı inilir, orada pencere kısmı açık yaşı ilerlemiş bir görevliye durum anlatılır. bakalım der. birisine plaka noyu yazdığı bir kağıdı uzatır, ve arkasından başka birisi gelir. hocam, beni yukardan filanca komser gönderdi. şöyle şöyle olacakmış. sonra yerinden kalkar ve yukarı gider. bendeniz yaklaşık 5-7 dk beklerim.

Adamın birisi de benimle birlikte bekliyor yanımda, arada dertleşelim bari, işte böyle böyle şöyle şöyle, adam anlatır, hocam ben asgari ücretli çalışan birisiyim, benim araba çalındı, sonra denizlide terkedilmiş bulunmuş, motor numarasını değiştirmişler, izin aldım ve bir haftadır buralarda uğraşıyorum der ve bir daha vurgular "Tam 1 haftadır!" arkasından ekler, önceden sinir oluyordum, şimdi sadece gülüyorum, hırsız benim kadar uğraşmıyor, ben kendi malımı kendi malım olduğunu gösterinceye kadar 1 haftadır buralarda bir aşağı bir yukarı uğraşıyorum. tabiki adamın durumunu ve tipini ve yüz ifadesini görünce üzülmemek elde değil. tam bir trajedi. sonra yaşlı memur amca gelir. benim dosya içerden daha gelmediğinden arabası çalınan der ki işte yukarıdan şöyle şöyle dediler burada dosya varmış. yaşlı amca bugün yaptılarsa, yarın gelip alabilirsin. adam neredeyse yalvarıyor, 1 haftadır gidip geliyorum. yukardan buraya gönderdiler, buradaymış, bir bakıverin. yok yarın gel al. bir ısrar sonra ise yana dönüp dosyalara bakılır. al işte buradaymış :) adam sevinir ve bir gün kazanmış olmanın garip bir yüz ifadesi belirir yüzünde ve yukarı çıkar...
şimdi geldi benim dosya, bakar, bakar... sayfaları çevirir. senin araba buraya istanbuldan gelmiş. ruhsatlara bir 4 bir 5 yazılmış. yani bir o bir bu... bu iş karışık, eğer yukardan dosyayı isterlerse bakarlar, ona göre nasıl yaparlarsa, istersen sen git bayiden bu 4 kapılıdır diye bir yazı al. dedim gözünü seveyim, bayi mayi uğraştırma, tamam ben olayı anladım. başka birşey yapmayın. ben yukarı belge yenilemeye verdim. baktım ki, işler daha da karmaşıklaşabilecek. vazgeçtim :))
artık ayrıldım c bloktan ve bir sonraki gün saat 11'de hangi durumla karşılacağım acaba düşüncesi ile yürüdüm...
bana verdikleri, sıra nosu vesairesi olmayan ve sadece plaka yazan bir kağıt parçasını okudum. diyor ki belgelerin dağıtılmasından sonra belgenizi belge yenileme alanından alabilirsiniz. aha dedim, bir daha sıra nosu alıp uğraşamam  vaktinde orada olmalıyım. tam saat 11:08 gibi c bloktaydım. bu arada gidip çıkışlarda dikkat edin. çünkü kapılar o kadar harika ki, her an bir kapı suratınıza çarpıp sizi hastanelik edebilir. hangi akıl ile bu çağdışı kapılar oraya yapılmış aklım fikrim almıyor. güya giriş çıkışı kolaylaştırıyor. eminim birkaç kişinin kafası dağılıyordur. yani kapılara dikkat edin!!!. neyse gittim kafeteryaya, hemen sağda bankolar var, belge yenilemede birisi oturmuyor, aha dedim, kaçırdık. sonra diğer uçtakine gittim. dedim ki ruhsat alacaktım. dedi en baştaki. gittim bekliyorum kimse yok. bana en baştaki diyen kişinin yanında bir memur ayakta konuşuyor. ben bekledikçe bekliyorum. 2-3 dk bekledim. sonra dayanamadım tekrar gidip, dedim acaba buradaki görevli nerede. oturan dedi ki ayakta durana git şunu ver. adam sanki zorla birşey yapıyormuşcasına ağır ağır geldi elimdeki ufak kağıt parçasını aldı ve ruhsatı bulup verdi. hemen alır almaz, adım soyadım, tc kimlik, motor ve şase no dahil ve tabiki koltuk nosu herşeyi kontrol ettim. bir de eski ev adresim bu elektronik adres sistemi nedeniyle mevcut adresimle değişmiş. iyi dedim, en azından bunun için tekrar uğraşmaya gerek kalmadan hallettik, diye sevinmedim de değil. düşünün artık durumun vahametini, zaten baştan sonra salaklık olan bir durumla ilgili olarak bir sevinç duyacağım aklımın ucuna bile gelmezdi. belki de körle yatan şaşı kalkar durumu.
daha randevu alıp muayeneye götüreceğim aracımı. umarım başkaca bir şey çıkmaz...

burada kimseyi, herhangi bir sistemi, kurumu eleştirmiyor, kınamıyor, hor görmek amacıyla yazmıyorum.
eksiklikleri göstermek amacıyla veya bir şeylerin düzelmesi için de yazmıyorum. insanların işlerini kolaylaştırmak veya nelere dikkat etmesini vurgulamak amacıyla olabilir, ama aslen öyle bir endişem de yok. neden derseniz büyük bir ihtimal buna benzer bir durumla karşılaşan bir kişi bambaşka gariplikler ve durumlarla karşılacak, bundan tamamen eminim.



hani bir laf vardır ya; büyük beyinler fikirlerle, orta beyinler olaylarla, küçük beyinler insanlarla uğraşırlar diye. bu sözün bile bu topraklara fazla geldiğini ve çalışmadığını söyleyebilirim. burada her şey karmakarışık...
Einstein'dan bir başka güzel söz: "iki şey sonsuzdur, biricincisi evren, ikincisi insanların salaklığı. birincisinden o kadar da emin değilim" bu sözün de fazla olduğunu düşünmekle birlikte yine de belki tarihine, belki bazı insanların içinde kalmış saflıklarına olan kirlenmemiş bir yönlerinin olma ihtimali nedeniyle böyle bir şeyi yazdım.



Bugün 22 Mayıs 2012, ve ivedik tüvtürk'e gittim. şöyle diyeyim araç muayene tekrarı için farklı bir numara veriyorlar. ve diğer numaralardan 15-20 tane sizin arkanızdan gelmiş araç geçerken siz bekledikçe bekliyorsunuz. Kısaca özet geçeyim: saat 10:15 Türv türkte bulunursun. önceki gitmenin ustalığı ile bilir bir şekilde davranırsın. ama her neyse işin 11:45'de anca bitmiştir. Biz sırayı kaçırsak, bilmem ne zamana randevu alır veya efendim randevu almanız iptal olmuş gibi kim bilir nelerle karşı karşıya kalırken. Başkaları zamanlamaya uymazsa sadece siz beklemiş olursunuz. neyse işimin bittiğine sevindim. bir sonraki 2 sene sonra, kim bilir o zamana ne olur.

Nihayet bu hikaye burada bitti...

11 Mayıs 2012 Cuma

Memleketin Ekonomisi Üzerine



TCMB'nin Nisan 2012'de yayımlanmış enflasyon raporunun dikkatimi çeken alanlarını light bir şekilde değerlendirmek amacıyla yazdım bu kaydımı.

Aslında siyasetçileri ve genel reklam kokan açıklamaları bir kenara bırakırsak teknik boyutta çalışan insanlar birçok şeyi kamuya yani insanlarımıza açıklıyorlar. Artıları eksileriyle birlikte öncelikle konuyu ve ne demek istediğini detay içinde boğulmadan anlamak gerçekten önemli diye düşünüyorum.

Hadi fazla uzatmadan grafiklere bakalım biraz ;)




Kurlar biraz arttı galiba memlekette...

Tüketici kredileri ise artış hızı yavaşlıyor. Ama unutmamak gerek ki hala artıyor ve arttığı miktar önceki yüksek tutarın artışı üzerinden gerçekleşiyor. Tabiki enflasyon vesaire gibi durumlar da var. lakin neden düştüğünü bir sonraki grafiklerdeki faiz oranlarına baktığında daha iyi anlaşılır gibi geliyor.

---




 Enerjiye diyecek lafımız yok. Ne kadar çok etkili bu enerji cari açığa. Tabiki enerji üzerinden alınan vergiler de dikkate alındığında maliye açısından daha da anlamlı olur artık.

İthalat ihracata ise diyecek bir lafımız yok. biri diğerine bağımlı devam edip gidiyor. Yakında cep telefonunu değişkeni de eklenebilir :)) insanlara alternatif oluşturarak mı yoksa vergi konularak sadece bir gelir kalemi oluşturulma amacıyla mu konuluyor ayrıca değerlendirmek gerek.
---





Getiri eğrisi: Keynes'in dediği gibi "uzun dönemde ölüm var", yani oldukça olağan ne dersiniz. Biz yakın zamana bakarız ileride ne olacağını kim bilir yaklaşımı...

Tüketici kredisi faizleri: tüketici kredilerinin neden yavaşladığı sanırım daha iyi gözüküyor. Faizler artmış çünkü :)
---





Tahmin aralığı biraz fazla mı aşağıya kaymış sizce... Ne diyelim umarım gerçekleşir...

Aman %5'e ineceği yerde %15'lere çıkmasın da, şeytan kulağına kurşun...

---




Grafik basit ama bir o kadar manidar... Umarım diğer değişken dengeleri de gözetiliyordur...

Malum "çıkan düşer" ilkesinin çalışması her zaman muhtemeldir...

---




En az etkilenen asya ekonomisi gibi gözüküyor. Bence asya ekonomisini hiç mi hiç ıskalamamak gerek. Bir ara bunların rakamlarına bakmak iyi olabilir.

---




Enerjiye diyecek lafımız yok almış başını gidiyor. Ne enflasyon ve cari açık fazla uğraşmaya gerek yok sanırım. Ekonomik değişkenlerin oynaklığını bu aralar enerji belirliyor. Birçok ülke var enerjide dışa bağımlı ama bunu başka yönlerle telafi ediyorlar, biz ise biraz çıplağız sanırım bu saldıraya karşı...
---





18 milyon kişi tarım dışı, 6 küsur milyon kişi de tarımda yer alıyor. kaba hesapla 4 kişiden 1'i tarımda çalışıyor. Ama işin trajedisi belki de domates fiyatları Ankaradaki bir markette 4 TL düşük kalitesi, 6TL eli yüzü düzgün olanı. Ne diyelim...

Klasik kural mı geçerli acaba, enflasyon artınca işsizlik azalır ya... tamam işsizlik azalsın da şu enflasyon yani sadece parasal bir olgudur denilen enflasyon var ya onun da artmasa daha iyi olmaz mı?! Malum bizim memleketin enflasyona karşı fazlaca bir alerjisi var, tekrardan depreşmesin valla hiç bir ilaç derman olamayabilir.






Ara ara bakıyorum bu rapora ama bu fazlaca aklımda kalmamış bir grafik. Belki de her baktığımda görüyorum ama bakmıyorum veya bakıyorum ama görmüyorum :)

Reel ücretler artıyor. Tabiki maliyet baskısı oluşturması kaçınılmaz kabul, ama bu reel artış verimlilikle gsyh ile de değerlendirilirse daha mantıklı olur gibi geliyor.






VIX nedir (ekşi'den bakabilirsiniz) : kısaca " chicago board options exchange volatilite endeksinin ticker'i.. her ne kadar bu borsanin 30 gunluk degi$kenligini olcse de, dunyanin genel risk i$tahini gosterdigi varsayildigi icin dikkatlice takip edilir.. s&p 500 endeksi uzerine yazilmi$ put ve call'larin implied volatilitesir teknik olarak..
vix'in 30'u gecmesi yuksek volatiliteyi, 20'nin altina inmesi ise sakin zamanlari ifade eder. "yatirimci korku olceri" diye de bilinir."
Yani sakinlik ile hareketlilik arasında duruyor dünya ekonmisi...

---




Enflasyon telafisi nedir? Yine TCMB'nin bir çalışma tebliği'nden alalım tanımı:

Enflasyon telafisi, finansal piyasa katılımcılarının nominal tahvil ile enflasyona endeksli tahvil arasında kayıtsız kalmalarını sağlayan enflasyon oranı olarak tanımlanmaktadır (Gürkaynak ve diğerleri, 2010b). Bu tanıma göre, tüm özellikleri ve vadeleri aynı olan nominal tahvil ile enflasyona endeksli tahvilin getirileri arasındaki
fark enflasyon telafisini vermektedir.

Yani, enflasyon telafisi asıl olarak, enflasyon beklentileri, enflasyon belirsizliği ve likidite faktörlerinden etkilenmektedir. gibi gibi devam ediyor...

Nihayetinde ocak ayından nisan ayına enflasyon telafisinde simetrik bir değişiklik olmuş. Beklentiler ve insan doğası ne diyebiliriz ki...

---




Önceki yüksek enflasyon dönemlerine bakacak olursak düşük gibi gelebiliyor bazen insana bu reel faiz. Ama diğer ülkelerle kıyasladığımızda oldukça faiz reel faiz ödemesi var. Başkaları kriter midir değil midir ayrı konu. Ama bu enflasyon tehlikeli bir şey reel faiz önemlidir...

---




Reel vergi artışları benim favorilerimden. Vergiler enflasyon ortaya çıkmadan reel olarak arttırılıyor. Tabiki belki bu davranışlar doğrudan etkiliyordur enflasyon ve diğer değişkenleri. Belki de bunlar birer sonuçtur. Tabiki belki de bakılması gereken zamanlardır. Hangisi önce hangisi sonra artmış. Bir sürü teknik test var bunlar için ama bazen bir gözün gördüğünü bir sürü analiz anlatamayabiliyor (ki ben analizlerin önemli olduğunu düşünen birisiyimdir).
---





GSYH'nin yüzdesi olarak düşük olması güzel birşey. 2011'e göre sabit oranlıların yüksek olması da güzel. Ama sonuçta borçta yüksek mi? kesinlikle evet...

Küresel kriz vesaire tamam eyvallah, ama olsun ne kadar sağlam ayakların yere basarsa o kadar iyi değil mi...

Kısaca genel hatlar itibarıyla üzerinden geçmeye çalıştım memleketin ekonomisi üzerinden.

Ama yeter bence de bu kadar :)



7 Mayıs 2012 Pazartesi

Android - Oracle Davası


Avrupa Birliği mahkemesinin dün aldığı karara göre; programlama dilleri, telif hakkı kapsamına girmeyecek. SAS Institute, Inc ve World Programming Ltd.şirketlerini karşı karşıya getiren dava, Avrupa Birliği'nin en yüksekmahkemesi olan Adalet Mahkemesi'nde görüldü.


Dava, Worl Programming Ltd. lehine sonuçlandı ve mahkeme şuönemli açıklamayı yaptı:"Bilgisayar programlarının sadece ifadesi telif haklarına tabidir esası uyarınca; fikir ve ilkeleri kapsayan algoritmalar ve programlama dilleri, bu yönerge tarafından korunmaz."

Mahkeme ayrıca, hükümlerin daha basit ifadelerle anlatıldığı bir basın açıklaması yayınladı. Programlama dillerinin telif hakkı ile korunup korunmayacağı şu ifadelerle netlik kazanıyor: "Bu bağlamda mahkeme; bir programda yer alan anahtar kelimeler, sözdizimi, komutlar, seçenekler, varsayılanlar, sözcük tekrarları veya matematiksel kavramların, o programı yazan şahsın zihinsel yaratıcılığını içermediği görüşündedir. Yazar yaratıcılığını sadece sözdizimi ve yerleşimi, rakamlar veya matematiksel kavramların seçimi sırasında kullanır."

Mahkeme aslında bu kararı, programlama dillerinin "orijinal" bir yaratıcılık içermediğini düşündüğü için alıyor. Ancak, programlama diliyle yaratılmış "orijinal" çalışmalar, telif haklarından yararlanabiliyor.

Dava, Amerika'da halen görülmekte olan Google-Oracle davasıylabenzerlik taşıdığı için iyice önem kazanmış durumda. Bilindiği üzerece Oracle, Google'ı Android işletim sisteminde lisans olmaksızın özel bir 37 Java API kullanarak telif hakkı ihlali yapmakla suçluyor.

Ana Haber Kaynağı